30 Ağustos 2012/Aziz Çelik-Birgün
Haber,
“Bayram öncesi çalışanlara ‘kıdem tazminatı’ müjdesi” başlığıyla Hürriyet’in
sürmanşetinde yer aldı (18.8.2012). Başbakan, Bakanlar Kurulu toplantısında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “artık kıdem tazminatı konusunu
gündeminizden çıkarın” demiş, Bakan da bu haberi kendisini ziyaret eden Türk-İş
Genel Sekreterine müjdelemiş.
Ertesi
gün konuyla ilgili soruları yanıtlayan Başbakan Erdoğan ise hükümet olarak bu
yönde verilmiş bir kararları bulunmadığını söyleyerek, "kıdem tazminatı
konusunda işçi sendikaları ile işveren sendikaları anlaşırlarsa, o zaman biz
gerekli adımı atarız. Ama onlar anlaşamadığı sürece biz bu olayın içerisinde, bu
programın içerisinde yer almayız" dedi (Hürriyet,
19.8.2012).
Bu
açıklamalar pek şaşırtıcıydı. Sermaye çevrelerinin ve AKP’li bakanların
yıllardır gündemde tuttuğu; ilk kez 61. Hükümet döneminde hükümet programında
yer alan kıdem tazminatı fonu kurulması, daha doğrusu işverenlerin kıdem
tazminatı “yükünün” azaltılması hedefi nasıl oldu da gündemden çıktı? Hükümetin
farklı bakanlıklarının taslaklar hazırladığı, 2012-2023 dönemini kapsayan Ulusal
İstihdam Stratejisinin (UİS) en önemli unsurlarından biri olan kıdem tazminatı
fonu kurulmasından neden geri adım atıldı? Hükümet programında bu hedefe yer
veren Başbakan şimdi neden “bu olayın, bu programın içerisinde yer almayız”
diyor?
Konuyla
ilgili açıklamalardan biri, sendikaların bu konudaki tepkilerinin hükümete geri
adım attırdığı yönündedir. Türk-İş’in kıdem tazminatında yaşanacak bir hak kaybı
durumunda genel grev kararı almış olmasının ve diğer sendikaların tepki
göstermesinin bu geri adımda etkili olduğu söylenmektedir. Ancak hükümetin
sadece sendikal basınç veya mücadele ile geri adım attığına dair inandırıcı
belirtiler ne yazık ki yoktur. 8 aydır yüzbinlerce işçiyi mağdur eden yetki
sorununu çözmek için Çalışma Bakanlığı’na söz geçiremeyen sendikaların kıdem
tazminatı konusunda hükümeti gerilettiğini iddia etmek gerçeklerle
örtüşmüyor.
Kıdem
tazminatı konusunun şimdilik gündemden çıkmasının nedenlerinden biri bu konuda
yapılan hazırlık çalışmalarının ters tepmiş olması olabilir. Özellikle ekonomi
bürokrasisi tarafından hazırlanan ve geçen ay basına sızdırılan vahim taslak
kıdem tazminatının 30 günden 15 güne düşürüleceğinin itirafı niteliğindeydi.
Ekonomi bürokrasisi işi eline yüzüne bulaştırıp başarısız bir “halkla ilişkiler”
(PR) faaliyetine imza atmıştı. Kamuoyu bu taslakla açıkça kıdem tazminatı
konusundaki gerçek niyeti görmüş oldu. Şimdi bu geri adım bir imaj düzeltme
çalışması olabilir. Böylece ekonomi bakanlıklarının yarattığı infial yatıştıktan
sonra, Çalışma Bakanlığı eksenli bir girişim daha düşük profille
sürdürülebilir.
Diğer
neden ise, olası bir erken seçim (yerel/genel) ve cumhurbaşkanlığı seçimi
öncesinde netameli konuları erteleme yaklaşımı olabilir. Önce bedelli
askerlik, sonra emeklilere kısmi intibak düzenlemesi, daha sonra öğrenim
harçlarının kaldırılması ve ardından kıdem tazminatı konusunda geri adım
atılması AKP’nin daha önceki siyaseti ile ciddi bir zıtlık oluşturuyor. Çünkü
AKP daha önce bu konularda tam tersi politikaları savundu. Bu adımlar “popülist”
seçim adımları olarak görülebilir. Kıdem tazminatının yarısını ortadan
kaldırmış bir parti olarak seçime ve cumhurbaşkanlığı seçimine gitmek pek
rasyonel bir tutum olarak görülmemiş olabilir.
Gerekçesi
ne olursa olsun, kıdem tazminatı konusundaki bu geçici geri adım da gösteriyor
ki, kıdem tazminatı kolay lokma değil. Kıdem tazminatı konusunda toplumsal bir
duyarlılık, farkındalık söz konusudur. Hükümetin geri adım atmasında kıdem
tazminatı konusunda irili ufaklı tepkilerin, uyarıların ve farkındalığın da rolü
olduğu açıktır. Bu geri adım da göstermiştir ki, kıdem tazminatını korumak
mümkündür. Hatta kıdem tazminatı konusunda yaşanan hak kayıplarını engellemek ve
kıdem tazminatını almakta zorlananlar çalışanlar için daha etkin düzenleme ve
uygulama yapılmasını sağlamak mümkündür.
Ancak
sermaye çevreleri ile neoliberalizme iman etmiş siyasilerin ve bürokratların
kıdem tazminatını budama hedefinden vazgeçtiklerini düşünmek saflık olur. Olan
şudur: Kıdem tazminatı taarruzuna mola verilmiştir. Uygun koşullarda konu tekrar
gündeme getirilecektir. Sendikal hareketin erken bir zafer sarhoşluğu yaşaması
hata olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder