30 Temmuz 2012 Pazartesi

Kariyer üzerine birkaç düşünce - Bölüm 2

Ne yapabiliriz?

 

 

Dediğimiz gibi "etik çözüm" gerçekten işe yaramaz bir silah. Ama elimizde daha büyük silahlarımız var. Öncelikle zaman. Yıllar geçtikçe kariyer sözcüğü daha da anlamsız hale geliyor.
Çünkü 1970'lerden sonra teknoloji devrimiyle birlikte giderek büyüyen ve her türlü işi yapan, gerçekten büyük paralar kazanan mühendis karakteri ortadan kalkıyor. 1970'lerden 1990'lara kadar mühendis olarak çalışan nesiller giderek tasfiye oluyor. Daha 1990'larda hem kendi aralarında hem de toplumun diğer kesimlerine oranla daha rahat geçinen mühendisler giderek azalıyorlar. Mühendislerin sayısı mı azalıyor? Tabii ki hayır. Ama gerçek şu ki, mühendislerin sayısı arttıkça ve şirketler daha teknik işlere yöneldikçe, mühendis camiası kendi içinde homojenleşirken diğer çalışan kesimlere ve bir bütün olarak işçi sınıfına yaklaşıyor.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kariyer üzerine birkaç düşünce - Bölüm 1

Kariyer özlemi beyaz yakalıların örgütlenmesi önünde en büyük engel gibi görünüyor. Birbirleriyle dalaşanlar, yanındakini ezmeye çalışan kişilikler, ayarı kaçmış rekabet vs... Bu durum yalnızca bir "title" rekabeti olsaydı bizi o kadar da rahatsız etmezdi. Bu işe kafayı takmışları basitçe dışlardık ve örgütlenmemize bakardık.


Gerçekten de toplumda birçok "kendini özel hissetme" mekanizması mevcut. Yüksek gelir seviyesinde araba-lüx yaşam olanakları rekabeti varken, orta gelir seviyesinde saat markalarından giyilen giysilere ve daha da düşük gelir seviyesinde cep telefon markalarına kadar bir çok "Kendin ol!", "Diğerlerinden farklı ol!" mekanizması mevcut. Problem bu özlemin gerçek gelirlere de etkimesi. Yani diğerlerini ezip, üste çıkarsanız gerçekten de geliriniz artar. Bu da birçok insana, müdürünün gözüne girmek için yanındaki çalışanı ezmede yeterli bir neden sağlıyor.

24 Temmuz 2012 Salı

Manifest


Burada Olmak: Yeni bir yol bulabilmek için...

Olduğumuz yerde sayıp durmuyoruz; marjinalleşiyoruz. İktidarın kazandığı güçle bir şeylere etki etme gücümüz her geçen gün azalıyor. Bir kanun çıkıyor, durduramıyoruz; bir saldırı geliyor, ne kadar bağırıp çağırsak da, o saldırıyı püskürtemiyoruz. Ne parlamenter siyaset, ne sokak siyaseti işe yarıyor artık. Durumu fark edenler, ittifak siyasetleriyle bir şeyler yapma peşinde olsalar da, siyasetleri hiçbir işe yaramıyor. Çünkü güçleri gerçek güce dayanmıyor. Yalnızca gürültü çıkarabiliyor.