24 Eylül 2012 Pazartesi

Bazı problemler üzerine



İş yerleri ağlarını, cemaatimizi, topluluğumuzu, adına ne derseniz deyin, kurarken şu ana kadar karşımıza çıkan engellerin bir tasnifini yapmak gerek. Şunu belirtmek gerekir: Ağları inşa görevine henüz sendikası olmayan, geliri çalışanların ortalamasının üstünde olan beyaz yakalı iş yerlerinde başladığımız için anlatacağımız problemler buralara özgü olabilir. Ama henüz oralarda etkimiz olamasa da, benzer problemlerin mavi yakalı ya da karma iş yerlerinde de olduğunu biliyoruz.


İlk problem istikrar. Kurduğumuz ağın, bir sinir sistemi gibi çalışması gerekiyor. Yani düzenli aralıklarla ağımızın/cemaatimizin her bir bireyine ulaşmak. İş yaşamı zor. Molalarda ve öğle yemeğinde yanyana geliyoruz. Bunlar dışında geceler ve hafta sonları yanyana gelebiliriz. Oysa ağın kendi mantığı gereği gün içinde birbirimizle haberleşecek yollar bulmak gerek. Yoksa olaylara, ağımız dışındakilerin tartışmalarına sıcağı sıcağına müdahale etmek imkansız olur. Grev anında yerden bitiveren kimlik solcularına benzeriz. Sonuçta, günlük olamasa bile her bir bireyimize ulaşmak ve ondaki bilgileri moda deyimle “güncellemek” zorundayız. Yoksa, bazı arkadaşlarımızın hayatın akışı içinde uzaklaşmaları an meselesi.

Nefret yetmez



 “İhtiyacımız olan şey nefret. Fikirler nefretten doğar.”
                                                                                    Jean Genet


İnsanlık tarihi boyunca varolandaki bozukluklara duyulan nefret ve öfke, kimi zaman gerici akımlara (1930’larda faşizmin yükselişi, İran devrimi vb.), kimi zaman da ilerici hareketlere (Fransız devrimi, Ekim devrimi) sebep olmuştur. Tüm bu örneklerde nefretin şu ya da bu şekilde yeni fikirlere ve hareketlere sebep olduğunu görebiliyoruz. Bu sebeple yukarıdaki söz 1990’lara kadar olan süreç için doğru olmakla birlikte, daha sonrasında; sosyalizm olduğu iddia edilen pratiğin iyi sonuçlar vermemesi, tek kutuplu dünya düzeni, küreselleşme ve neoliberalizmin olumsuz etkileri zamanın ruhunu farklı bir yöne çevirdi.





Bugün kapitalizmin yaratığı sosyal eşitsizliklere ve çevresel problemlere karşı nefret hisseden ve durumdan rahatsız geniş kitleler mevcut. Fakat bu nefretin fikre dönüştüğüne nadiren şahit oluyoruz. Son 20 yıldır yaşanan akıl tutulması, sosyalistleri de yakaladı. Halen çevremiz sosyal demokrasinin, Keynesçi doktrinlerin ya da Stalinizmin, insanlığın aradığı refahı getireceğini düşünen, geçmişe takılıp kalmış ve bugünün ekonomik koşullarına ayak uyduramayan solcu müsvetteleriyle dolu.  Öyle ki işçilik kavramını, mavi yakalılarla kısıtlayıp, beyaz yakalıların orta sınıf olduğunu ve bir sınıfsal mücadelenin parçası olamayacağını düşünen, Fordist üretimden ötesini kavrayamamış ve gazete satarak devrim yapma hayalleri kuran bir sol hala egemenliğini korumakta.

16 Eylül 2012 Pazar

Geleceği kazanmak


Eğri oturup doğru konuşalım. Bugünü kaybettik. Bu durumu hazmetmek gerek. Kimse çıkıp da “şöyle kazanımlar var, böyle direnişler var, böyle böyle olaylar var” demesin. Bu olanlar ya hayal ürünü, ya abartma, ya da onlara kazanım denemez bile. Kimse THY'de olanlar için “kazanım” diyemez. Kimse Tekel işçilerinin bütün direnişlerine rağmen işlerin yolunda olduğunu söyleyemez. Kimse tek tek, birey birey “direniş” yapanları bize örnek göstermesin. Bunlar arasında tek istisna, gerçekten mütevazi ama olağanüstü kararlı adımlarla bir kazanım elde etmiş olan Gaziantep tekstil işçileri.
           
Kazanmaya başlamanın ön koşulu bugünü kaybettiğini itiraf etmektir. Eğer etmezsek, kendiliğinden bir hareket canlanana kadar abuk subuk kahramanlık zırvalarına tav olacağız ve o hareket geldiğinde onu doğru yerlere ilerletecek azıcık akıl bile kalmamış olacak kafamızda. Çünkü hayal dünyasında yaşamaya devam etmiş olacağız.


Peki geleceği nasıl kazanacağız?

4 Eylül 2012 Salı

Kıdem tazminatında tehlike geçmedi


30 Ağustos 2012/Aziz Çelik-Birgün

Haber, “Bayram öncesi çalışanlara ‘kıdem tazminatı’ müjdesi” başlığıyla Hürriyet’in sürmanşetinde yer aldı (18.8.2012). Başbakan, Bakanlar Kurulu toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “artık kıdem tazminatı konusunu gündeminizden çıkarın” demiş, Bakan da bu haberi kendisini ziyaret eden Türk-İş Genel Sekreterine müjdelemiş.


Ertesi gün konuyla ilgili soruları yanıtlayan Başbakan Erdoğan ise hükümet olarak bu yönde verilmiş bir kararları bulunmadığını söyleyerek, "kıdem tazminatı konusunda işçi sendikaları ile işveren sendikaları anlaşırlarsa, o zaman biz gerekli adımı atarız. Ama onlar anlaşamadığı sürece biz bu olayın içerisinde, bu programın içerisinde yer almayız" dedi (Hürriyet, 19.8.2012).