Hangi
patron ya da onun vekili olarak müdür, sizin şirkette herkesin gözü önünde adım
adım içeride bir ağ yapısı kurup, giderek onlara karşı sistemli muhalefet
etmenize izin verir? Cevabı çok açık: Hiçbirisi. Ama bir iş yerinde sendika getirmeye
çalışmak, tamamen kanunlar çerçevesinde tamamen yasal hakkımız değil mi? Evet,
ama onlar bunu kabul etmiyorlar. Kabul etmeleri için devlet gücünün bizden yana
tavır alması gerek. Sizce bunun ihtimali var mı? Yani yasal haklarımızı bile
mücadele etmeden, emek vermeden kazanamıyoruz.
O
halde müdürlere, patrona karşı kendinizi korumanız gerekiyor. Yeterli çoğunluğa
ve tabii ki kolektif adım atma yeteneğine ulaşmadan yaptığınız şeyin bir ağ
kurma, bir cemaat yaratma girişimi olduğundan olabildiğince az haberdar
olmalılar. Bu işin ABC'si.1
Bizler
bireysel kahramanlar olamayız. Çünkü kolektif bir iş yapıyoruz. Bizden
zenginden çalıp yoksula veren bir Robin Hood çıkmayacak.2
Bizden kolektif kahramanlar çıkacak. Birey birey efsaneler problem demektir.
Çünkü birileri mitleştiriliyor, mistifikasyon yapılıyor demektir. O halde tüm
sol düşünceyi yıllar yılıdır kaplayan bu sol kahraman yaratma hevesi neden?
Nedir bu bireysel kahramanlara duyulan hayranlık? Çocuk masallarından
çıkamamış, olgunlaşamamışlık mı? Yoksa kolektif kahramanın nasıl olacağını bir
türlü anlayamayan gelişmemiş kültür mü?
Tabii
ki, patrona karşı, müdüre karşı, İK'ya karşı açık olmacağız. Tabii ki, ucuz
hamasiyet yapıp kendimizi teşhir etmeyeceğiz. Vaktinden önce konuşmalara, açık
blöflere girmeyeceğiz. Boş konuşmayacağız. Onlara karşı her yolu deneyeceğiz. Çünkü
iş yerlerinde böyle ucuz kahramanlardan anca patronun, yöneticinin
bize karşı hışmını çekecek paratoner olur. Anca diğer çalışanları bizden yalıtacak
korkuluk olur."Çünkü kazanmak istiyoruz. Ve kazanmanın ilk
şartı daha baştan yenilmemektir.
Çevremizde
neredeyse son 10 yıldır aynı hikayeleri duyuyoruz: Şu şu şirketinde şu kişi
direniş başlattı. Hemen çadırlar kuruluyor. Hemen oraya solcu aktivistler
doluşuyor. Hemen kahramanlık nutukları atılıyor vs. Gösterilen dayanışma çok
güzel. Ama keşke, orada o çadırda tek kişi olmasaydı demiyor mu kimse? Gerçek
kolektif bir eylem, tek kişiyle olabilir mi? 3
Direniş
ve eylem kelimelerinin anlamlarının iğdiş edilmesini kenara bırakalım. Olan
oldu. Kapiton noktası çoktan kaydı. Artık onları geri getiremeyiz. Ama birkaç
yüz kişilik işyerlerinde 5-6 kişiyle “grev”e çıktık da denmesin artık. Grev
kelimesi de yakında aynı akibete uğrayacak. Biz de gerçek grevlere mesela İngilizcesinden arak “Strike” demek zorunda kalacağız böyle giderse.
O
halde, korkaklıkla suçlanmak önemli değil. O halde, öfkemizi geçici bir süre
yutmamız önemli değil. Önemli olan, hamasiyete kapılmayacak rasyonellikte,
yalnızca bir şeyler olduğunda reaksiyon gösteren değil, plan yapan, örgütlenen,
aktifçe irade gösteren çalışanları özenle, adım adım yanyana getirmek. Ağımızı
ilmek ilmek örmek. Binamızı tuğla tuğla inşa etmek. Ve bunları yapabilmek için
her durumdan özenle yararlanmak.
1 Ne yazık ki, daha önce
birlikte adımlar atmaya çalıştığımız “sivil toplum örgütleri”ne bu kadar basit
bir şeyi bile açıklamakta inanılmaz zorlanmıştık. Onlara göre bazen, bu riski
“herkes kendi taşımalıydı”, yani kolektif önlemler alınmasına gerek yoktu.
Bazense, onlar da “aslında böyle davranıyor”lardı. Ama işin ilginci, iş
yerlerinde iş yapabilmenin altın kuralının rasyonel olma olduğunu bir türlü
kavrayamadılar. Bireysel kahramanlık onlar için çok değerliydi.
2 Çıkan bütün Robin Hood'lar
bir şekilde yozlaşacaktır, çürüyecektir, iktidarın nimetlerinden yararlanmak
isteyecektir. Kendisi istemese bile çevresi o nimetlerden isteyen, ama
yetenekli, moda deyimle “yiyen ama hizmet de getiren” insanlarla dolacaktır.
3 Bu düşünceleri
paylaştığımızda birçok insan şöyle bir yanıt dönüyor: “Ne yapalım? Kimse
hakkını almak istemiyor, koyun gibiler! Bir kişi bir kişidir.” Evet, diyoruz
biz de bir kişi yalnızca bir kişidir. Eğer kolektif eylem olasılığı yoksa, eğer
çalışanlar haklarını almak istemiyorlarsa, korku, bilgisizlik, birbirine
güvenmeme, bireysel davranışlara neden olan kültür hakimse ve baskınsa, tek
kişi bunları nasıl yok edebilir? Korkuyu anlarız, tek başına bile direnerek
kazanılacağını gösteriyordur, eğer kazanım denebilirse buna tabii. Bilgisizlik
bu tür eylemlerle aşılabilir, bunu da anladık. Ama ya birbirine
güvenmeme? Ya bireysel davranışlar? Ya her koyun kendi bacağından asılır
kültürü? Onları bir birey nasıl yok edebilir? Ve eğer yok edebilir diyorsanız,
hani nerede? Nerede bireysel direnişlerle başladığı halde, sonradan kolektif
harekete dönüşen grev, eylem, direniş? Kesinlikle tek tük örnekleri vardır. Ama
nerede “işçi sınıfının kolektif eylemi”?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder