Türkiye'deki devrimci sendikacılık ne dünyanın gerekliliklerini ne de
ülkenin durumunu karşılayabilir durumda. Karşımıza her gün çıkan
problemleri çözmek için düşünceler ve taktikler üretmek yerine
reaksiyonlara hapsolmuş, planı olmayan bir sendikacılık anlayışıyla
karşı karşıyayız. Bu dertten, sendikaların içindeki bürokrasiye düşman
unsurlar da muzdarip. THY grevinde “devrimci” sendikacılığın da, ona
muhalif “daha da devrimci” sendikacılığın da sınırlarını on yüz
milyonuncu kez görmüş olduk.
...
Proudhon'un Sefaletin Felsefesi ve Marx'ın Felsefenin Sefaletini okuyan
herkes, bu ikisinin mülkiyetin kutsallığı konusunda kapıştıklarını
bilir. İlginç olan, anarşistlerin Proudhon'un savunduklarına rağmen
mülkiyeti fiili süreçte bir “engel” olarak görmezken, kendilerine
marxist diyenlerin Marx'a rağmen, mülkiyeti kutsal görme ve ancak
politik iktidar değiştiğinde değişebilecek bir hukuki kurum olarak görme
eğilimleri. Burada kendilerine marxist diyenlerin gerçek hayattan
kaçıp, politik gölge oyununa sığınma isteklerini görmemek mümkün değil.
Oysa, Marx'ta da, Lenin'de de, Troçki'de de işyerlerinin çalışanlarca
kontrolü kilit önemdedir. Hem de devrimden sonra, iktidar alındıktan
sonra, çıkmaz ayın son çarşambası değil. Olabilecek ilk anda. Lenin'in
Uzaktan Mektuplar'ında da, Nisan Tezleri'nde de, Troçki'nin Faşizme
Karşı Mücadele derlemesinin ilk başında da fabrikaların denetiminden
bahsedilir. Bizim “marxistlerimiz” içinse bu politik devrimden sonra
düşünülecek bir ayrıntıdır yalnızca.
Sırf kadim metinler değil, örneğin Zizek de bu konuda açık fikirlidir: “Marx'ın
kilit içgörüsü bu bağlamda halen geçerlidir; hatta belki de hiç
olmadığı kadar: Marx'a göre, özgürlük meselesi öncelikle siyaset alanına
konumlanmamalıdır. (Bir ülkede serbest seçimler yapılıyor mu? Hakimler
bağımsız mı? Basın, gizli baskılardan uzak mı? İnsan haklarına saygı
österiliyor mu?) Bilakis, gerçek özgürlüğün anahtarı piyasadan aileye
“siyasi olmayan” toplumsal ilişkiler ağında yer almaktadır; eğer gerçek
bir değişim istiyorsak bu, siyasi reform yoluyla değil “apolitik”
toplumsal üretim ilişkileri alanında gerçekleşecektir. Kimin neye sahip
olduğuna veya fabrikadaki ilişkilere çok dikkat etmeyiz; bütün bunlar
politik alanın dışında kabul edilir, demokrasiden bu alanları
“genişleterek” -diyelim ki halk denetiminde “demokratik” bankalar
kurarak- bazı şeylerin fiilen değişmesini beklemek yanıltıcı olur.
Radikal değişimler hukuki “haklar” alanı dışında gerçekleşmelidir: Ne
kadar radikal bir anti-kapitalizmi savunursak savunalım, bunu
anlamadığımız sürece, çözümü demokratik kurumlara başvurmakta (ki bu
kurumlar da elbette bazen olumlu roller oynayabilir) ararız – kapitalist
yeniden üretimin kesintisiz işleyişini güvenceye alan “burjuva” devlet
aygıtlarının bir parçası olduğunu asla unutmamamız gereken mekanizmalar.”
Devamı için... dazayn.org
19 Kasım 2013 Salı
2 Kasım 2013 Cumartesi
#DİRENİŞÇİ KAMPANYASINI İŞYERLERİNE NASIL YAYARIZ?
Bu yasa bir şekliyle çıkarsa, hayatlarımız çekilmez hale gelecek. Orası
kesin. Bu sebeple bu sefer sessiz kalamayız. Orası da kesin. Peki ne
yapacağız?
Yasa
tasarısının neler getirdiğine aymış bir çok insan sendikaların
yapacaklarını bekliyorlar. Bu geçmiş zamanlarda büyük bir hataydı.
Bugünse daha da büyük, inanılmaz büyük bir hata olur. Sendikaların ne
yapacağını beklemektense, kendisi bir şeyler yapmak isteyenler, hızlı
bir şekilde işyerlerinde çalışanların yasa tasarısı üzerine
bilgilendirilmesini sağlamaları gerek. Peki de bunu nasıl sağlayacağız?
Twitter:
Öncelikle twitter müdavimleri için birkaç takip edilesi hesap:
@diskinsesi @sosyal_is @BirlesikMetal Tabi ki, #direnİşçi hash tagi.
Bunun yanında, twitterda “Kıdem Tazminatı” yazın ve soru soran herkesi bilgilendirin. Her gün onlarca, bu yasa ne getirir diyen insan karşımıza çıkıyor. Onlara DİSK'in sesi dergisinin 171. sayısını gönderseniz bile işe yarayacaktır. Tabi esas olarak, işyerinizdeki çalışma arkadaşlarınızla bunu konuşmanız çok daha verimli olacaktır.
Öncelikle twitter müdavimleri için birkaç takip edilesi hesap:
@diskinsesi @sosyal_is @BirlesikMetal Tabi ki, #direnİşçi hash tagi.
Bunun yanında, twitterda “Kıdem Tazminatı” yazın ve soru soran herkesi bilgilendirin. Her gün onlarca, bu yasa ne getirir diyen insan karşımıza çıkıyor. Onlara DİSK'in sesi dergisinin 171. sayısını gönderseniz bile işe yarayacaktır. Tabi esas olarak, işyerinizdeki çalışma arkadaşlarınızla bunu konuşmanız çok daha verimli olacaktır.
1 Kasım 2013 Cuma
İŞYERLERİ ÇALIŞMALARI EĞİTİMİ: BİR DEĞERLENDİRME
İşyerleri Çalışmalarında İlkeler metninde 10. maddemiz şuydu: “Yolları
dene: İşyerinde müdüre/patrona karşı her yolu dene. Yalnızca kendi
safına karşı dürüst olmak zorundasın. İşyerinde kazanım için, bir
mücadele ağı kurmak için her yolu dene: Savaşı, barışı, dürüstlüğü, iki
yüzlülüğü, büyüyü ve zehri, herseyi...” Biz de şimdilerde eğitim
yolunu deniyoruz. İşyerlerinde kendi hakkını korumak isteyen herkese
yönelik eğitimlerimiz devam edecek.
Bu eğitimleri güçlendirip, Türkiye'ye uygun hale getirip daha da yaymamız gerekiyor. Bu sebeple ilk eğitimimizin kısa bir eleştirisini yapmak istiyoruz.
Bu eğitimleri güçlendirip, Türkiye'ye uygun hale getirip daha da yaymamız gerekiyor. Bu sebeple ilk eğitimimizin kısa bir eleştirisini yapmak istiyoruz.
Katılım:
-
Katılım azdı. Geleceğini söyleyenler gelmediler. Bu durumun bir
nedeni, katılımcıların eğitimin tam içeriğinden habersiz oluşuydu. Bu
problem, katılımcıları “Neden durduk yere bir eğitime katılalım?”
düşüncesine itti. Bir diğer nedeni, bir ya da iki gün önceden
katılımcılarla iletişim kurup gelip gelemeyeceklerini teyid etmedik. Bu
da tam tarihin unutulmasına, insanların kafasında “Acaba olacak mı?”
düşüncesine ve böylelikle rehavete neden oldu. Genel olarak söyleyecek
olursak, bundan sonraki eğitimlerde katılımcılara daha ayrıntılı ön bilgi vermek ve eğitimden önce iletişime geçmek zorundayız.
-
Katılımcı profili, tam düşündüğümüz gibi gerçekleşti. Beyaz yakalı
çalışanları hedeflemiştik. Kapitalist hiyerarşinin yüksek
basamaklarındakiler yer almadığı için herşey rahatça konuşulabildi.
Gelecekte yine bu ilkeye riayet etmemiz gerekiyor. İnsan atma yetkisi olan kimse bu eğitimlere girememeli!
...
Okumak için:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)